Meksika hükümeti, küresel gıda devlerinin ve ABD'nin yoğun baskılarına rağmen tarihi bir adım atarak, genetiği değiştirilmiş yani GDO'lu mısır tohumlarının kullanımını anayasal olarak yasakladı! Bu kararla Meksika, dünyada kendi halkının sağlığını, tarım mirasını ve gıda egemenliğini anayasal güvence altına alan ikinci ülke oldu. Meksika Cumhurbaşkanı Claudia Sheinbaum, bu reformun birincil amacının "biyoçeşitliliği, gıda egemenliğini ve Meksikalıların sağlığını garanti altına almak" olduğunu vurguladığı konuşmasında GDO'lu ürünlerin ve beraberinde gelen zehirli kimyasalların vatandaşlarına dayatılmasına karşı net bir duruş sergilediği ortaya koydu.

Uzmanlar ve bilim insanları yıllardır başta GDO'lu mısırın ve bu ürünlerle birlikte tarlalara boca edilen glifosat gibi ölümcül kimyasalların sağlık risklerine dikkat çekiyor. Birçok uluslararası üniversite ve bilimsel kurumlarda yer alan araştırmacılar, bu kimyasalların nörolojik hastalıklara ve çeşitli kanser türlerine yol açtığını belgelerken, Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı glifosat maddesini "muhtemel kanserojen" olarak sınıflandırıyor. Bağımsız bilim insanlarının yürüttüğü hayvan çalışmaları ise GDO'lu mısır tüketiminin erkek doğurganlığında azalma, bağışıklık sisteminde çöküş, böbrek ve karaciğerde hasar gibi yıkıcı sonuçlar doğurduğunu gözler önüne seriyor.
Bunlardan en vurucu olan tepki ise Tarım uzmanı Charles Benbrook'tan geliyor. Benbrook, GDO'lu mısırın Meksika'nın yerel mısır çeşitlerini kısa sürede kirleterek ülkeyi "kendi halkını temiz mısırla besleyemez" hale getireceği uyarısında bulunuyor; bunu da bir soykırım senaryosuna benzetiyor. Meksika'nın GDO'ya karşı bu direnişi, özellikle ABD-Meksika-Kanada Anlaşması (USMCA) üzerinden yürütülen ve GDO'lu mısırın "güvenli" olduğu yalanını dayatan ticaret savaşları zemininde daha da anlam kazanıyor. Mısırın ulusal bir kimlik olduğunu ve "mısır yoksa ülke de yok" anlayışıyla hareket ettiklerini belirten Meksikalı yetkililer, binlerce yıllık tarım kültürlerini ve dünyanın en önemli mısır çeşitlilik merkezlerinden biri olma özelliklerini korumakta kararlı. Tufts Üniversitesi'nden araştırmacı Timothy Wise'ın da belirttiği gibi, bu anayasal değişiklik, Meksika'nın "gıda egemenliği ve sağlıklı gıda mücadelesinden vazgeçmeyeceğine dair ABD'ye gönderilmiş güçlü bir mesaj" niteliğinde olması adına önem taşıyor.

Anayasa değişikliği, GDO'lu mısır ithalatı ve tüketiminin risklerini tamamen ortadan kaldırmasa da, Meksika'nın yerel tohumlarla geleneksel tarımı teşvik etme ve kendi halkına GDO'suz, temiz gıda sunma yolundaki azmini perçinlediğini söylemek lazım. Meksika devletinin yerel mısır ve amarant üreticilerine yönelik başlattığı destek programları, bu kararlılığın somut bir göstergesi. Meksika'nın bu duruşu, tüm dünyaya, özellikle de kendi vatandaşlarının sağlığını ve gıda bağımsızlığını küresel şirketlerin kar hırsına kurban etmek istemeyen ülkelere ilham kaynağı olmalı ve bu zehir tacirlerine karşı verilecek mücadelenin fitilini ateşlemelidir. Bu konuda Türkiye'nin politikaları ve GDO'lu ürünlere karşı stratejik duruşu da yaşananlar karşısında daha net olarak ortaya konmalı, Türk vatandaşlarının sağlıklı beslenme hakkı güçlü bir politikayla devlet güvencesi altına alınmalıdır.