
İsviçre Gıda Dairesi’nin toplatma kararının yayınlanması sonrasında dün sabahtan itibaren ülke gündemine oturan haberlerle ilgili detayları milyonlarca kişiye en şeffaf şekilde, sorgulayıcı ve doğru habercilik anlayışıyla ulaştırdık. Sabah saatlerinde Beypazarı markasını karalayıcı nitelikte olan ve haksız ithamlar içeren “İsviçre’de yasaklandı” haberlerinin önüne geçmek adına, sadece belirli parti numaralı ürünlerde toplatma kararı olduğunu Gıda Dedektifi olarak ortaya koyduk. Yine yaptığımız haberde firmadan herhangi bir açıklama gelene kadar ortaya çıkan durumla ilgili net bir açıklama yapılmayacağını, toplatma kararına dayanak olan analiz raporunun da yayınlanmadığını duyurduk. Ardından da İsviçre’de daha önce de yüksek oranda bor tespiti sebebiyle Uludağ markalı maden sularının toplatıldığını açıklayarak, bor mineralinin tüketiminin neden kısıtlı olduğunu aktaran, sağlığa olan yararlarını da sıralayan bir haber ortaya koyduk. Tüm bu süreçte sizlerden gelen yüzlerce yorum ve mesajın yanında 24 saat süren ve 25 bini aşkın kişinin katıldığı bir anket düzenledik.

“İsviçre’ye ihraç edilen maden suyunun yüksek bor tespiti sebebiyle toplatılması hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunun yönetildiği ankette katılımcıların %42,8’i yani 10.892 kişi “İsviçre, halkını koruyor” cevabını verdi. Ankette benzer şekilde %31,2 oranında da “Biz niye içeriyoruz?!” cevabı yer aldı. Özellikle son dönemde Avrupa’dan dönen tonlarca ürünümüzün yanında maden suyunda da böyle bir toplatma kararının çıkması, dönen ürünlerin iç piyasada Türk halkına yediriliyor ve içiriliyor olması muhtemelen bu tepkinin bu denli yüksek olmasına sebep oldu. Diğer yandan Avrupa’da uygunsuz gıdaya yönelik bu denli sert ve disiplinli regülasyonlar uygulanırken, Türkiye’de konuyla ilgili yeterli denetim yapılmaması, yapılan denetimlerin veya uygulanan yaptırımların kamuoyuyla paylaşılmaması da bu tepkilerin artmasına sebep oldu.
Gün içinde sosyal medyada oluşan hava sonrasında “yerli ürünümüzü kötülüyorlar” ve “borun bir zararı yok” yayınlarıyla rüzgarı arkasına alan firmanın akşam saatlerinde yaptığı açıklamada İsviçre’deki devlet kurumunun aldığı resmi toplatma kararını “İsviçre’den bir haber” olarak nitelendirmesi ve toplatma kararına dayanak olan 17.12.2023 tarihli ürünün analiz raporunu yayınlamak yerine, yine İsviçre regülasyonlarına göre aykırı nitelikte olan ve 1,1 mg/l düzeyinde bor içeren 3 yıl önceki bir ürünün analiz raporunu “sapma paylarıyla düşünüldüğünde bor oranı düşüktür” diyerek ortaya koyması maalesef sürecin firma tarafından kötü yönetildiğini gösterdi. Fakat sosyal medyadaki rüzgarı arkasına alan firma, yerli, güvenilir ve alternatifleri tartışmalı bir marka olmanın verdiği güçle algıyı lehine çevirdi. Bu kapsamda firmanın açıklamaları ve sosyal medyadaki olumlu havanın etkisiyle ankette %17,3 oranında “markamızı kötülüyorlar” ve %8,6 oranında “borun bir zararı yok” cevapları da kendine yer buldu.

Bu haliyle 24 saat süren anket sonrasında “İsviçre, halkını koruyor” ve “biz niye içeriyor!?” cevaplarının katılımcıların 4’te üçü tarafından seçilmiş olması aslında temel bir sorunu da ortaya koymuş oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nde tarım, gıda ve sağlık konularında önemli kurumlarımızda makamları işgal edenlerin ne aylardır Avrupa’dan dönen zehirli ürünlere ne de İsviçre’de toplatma kararı alınan maden sularımıza yönelik tek bir açıklama yapmıyor, göstermelik bile olsa denetim yapıp firmalara yaptırım uygulamıyor olması toplumdaki bu rahatsızlığın temelini oluşturuyor. Avrupa’dan gelen uygunsuzluk haberleri, sınırdan dönen ürünler, toplatılan yerli markalar derken Türkiye’de tüketiciler “bize ne yiyoruz?!” endişesi altında tüketimlerine yön vermeye çalışıyor. Böyle bir ortamda ne olursa olsun markalardan, firmalardan, sermayenin gücünden değil; sadece ve sadece tüketiciden yana tavır koyan Gıda Dedektifi sorgulayan, korkmayan, mahalle baskısına ve firmaların iftiralarına boyun eğmeden doğruları yazmaya devam ediyor.